10 Ekim 2008 Cuma
İLAÇLAR
Şurup bile içmiş olsanız mutlaka üzerine bir bardak su için. Çünkü alınan ilacın etkili olabilmesi için, mide veya bağırsakta çözünerek, kana karışması gerekir.
Sizin ilaçla bereber içeceğiniz su, bu çözünmeyi kolaylaştırır, kana karışmayı hızlandırır. Özellikle antibiyotiklerin soğuk algınlığı ve grip ilacı gibi rastgele içildiğini, bunun son derece yanlış olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre, susuz içilen ilaç, deva olmamakla birlikte yeni hastalıkların habercisi olabiliyor.
Antibiyotik türü ilaçların genellikle aç veya tok karnına içilebilen ilaçlar olduğunu belirten uzmanlar, bazı türlerinin aç karna alınması gerektiğini, ilaçların istenen etkiyi gösterebilmeleri için kanda belirli bir seviyede olmaları gerektiğini kaydediyor. Türkiye'de antibiyotiklerin doktor kontrolü olmadan adeta soğuk algınlığı ve grip ilacı gibi kullanıldığını anlatan uzmanlar bunun son derece yanlış bir yaklaşım olduğunu belirtiyorlar. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların genellikle tok karnına alınmasın edilir. Zira bir çoğu mide iç zarı üzerine tahriş edici etkiye sahiptir. Dolu mide ile alındıklarında bu yan etkileri en aza iner. En azından dolu bir bardak su ile alınmalıdırlar. Şurup bile içmiş olsanız mutlaka üzerine dolu bir bardak su için. Çünkü alınan ilacın etkili olabilmesi için, mide veya bağırsakta çözünerek, kana karışması gerekir. Sizin ilaçla bereber içeceğiniz bir bardak su, bu çözünmeyi kolaylaştırır, kana karışmayı hızlandırır ve etkinin çabuk başlamasını sağlar. İlaçları 'size özel olarak önerilmemişse' asla bölmeyin ve çiğnemeden yutun. Birçok ilaç tablet şeklinde olup üzerleri şeker (örneğin drajeler) veya film (örneğin film tabletler) kaplanmıştır. O ilacın etken maddesi ya mide ortamında bozulup etkisini kaybetmektedir veya mide mukozasını (iç zarı) tahriş edici özelliktedir ya da mideden emilimi kötüdür. O nedenle üzeri kaplanarak midede dağılmadan doğruca barsağa aktarılması sağlanır. Siz eğer böyle bir ilacı böler veya çiğnerseniz etkisini yok etmiş olursunuz. Tableti elinize aldığınızda bakın; eğer üzerinde bölünebileceğini belirtir bir çentik yoksa asla bölmeyin ve çiğnemeyin. Çiğneme tabletleri (pastiller) bu grubun dışında tutulmaktadır. Onlar, çiğnenerek alınmalıdır. Eğer ilacı kullanacak kişide gebelik ve emzirme gibi bir durum varsa mutlaka hekimi ve eczacıyı uyarın. Gebe ve emzirenlerin doktora veya eczacıya danışmadan en basit ağrı kesiciyi bile almaları, bebekleri için risk teşkil edebilir. Çalışıyorsanız; kullanacağınız ilaçlar yaptığınız işi etkileyebilir. Birçok ilaç yan etki olarak sersemlik ve uyku hali (sedasyon) yapar. Dolayısıyla dikkat gerektiren bir makine kullanıyorsanız ciddi sorunlar ortaya çıkabilir" dedi.
Bütün ilaçların buzdolabında saklanmasına gerek yoktur. ilaçların kutuları üzerinde nasıl ve ne şartlarda saklanmaları gerektiğinin yazıldığını, vatandaşların buna göre hareket etmesi gerektiği uzmanlarca belirtilir. Oda sıcaklığı diyorsa evinizde direkt güneş ışığı almayan, serin ve kuru bir yerde saklayabilirsiniz. Buzdolabı diyorsa buzdolabının kapağında değil, orta raflarından birinde saklayabilirsiniz. Buzluk kısmına asla ilaç koymayın! İlaçları, ısı yayan cihazlardan uzak tutun. Bütün ilaçları kendi ambalajları içinde ve kapakları sıkıca kapatılmış olarak saklayın. Toz halinde alıp sulandırarak kullandığınız şurupları hazırladıktan sonra buzdolabında saklayın. 10 gün içinde bitmezse kalan kısmını atın. Bu şurupları her kullanımdan önce iyice çalkalayın. Bu tip ilaçları hazırlarken mutlaka kaynatılıp soğutulmuş su kullanın. Şişeye su eklemeden önce şişeyi çalkalayarak tozların ayrışmasını sağlayın. Önce şişedeki işaretli yerin bir parmak alt seviyesine kadar su doldurun. İyice çalkalayıp 5- 10 dakika bekleyin. Daha sonra işaretli yere kadar su doldurun. 5- 10 dakika daha beklettikten sonra ilacı kullanabilirsiniz.
9 Ekim 2008 Perşembe
lipom
LipomYağ dokusunun iyi huylu tümörüdür. İnsan vücudunda, yağ dokusunun bulunduğu her yerde oluşabilir. Genellikle ince fibröz (kıkırdaksı) bir kapsülü vardır. Teşhis metodları, vücutta bulunduğu yere göre değişir. Bu bakımdan en kolay cilt altı yağ dokusundan menşe olan lipomlar teşhis edilir. Bunlar, dışardan gözle görülebilen veya görülemeyen yuvarlak-oval, üzerinde renk değişimi olmayan, muayene ile ağrılı olmayan, büyüklükleri çok değişiklik gösterebilen kitlelerdir. En sık iki omuz arasında ve ensede bulunurlar. Nadiren kötü huylu tümörlere dönüşebilirler.
Cilt altı yağ dokusunun lipomlarından başka barsak zarlarından (mezenter), göğüs kafesi içindeki yağ dokularından, çok nadiren kalb dokularından (endokard ve epikard) gelişen lipomlar da vardır. Bunlardan mezenterik (barsak çevresi) ve göğüs kafesi içindeki lipomlar, kitle etkisi ile çevre organlara baskı yapmadan pek belirti vermezler. Mezenterik lipomlar, genellikle karnın sağ alt kadranında bulunurlar ve alışılmış muayene esnasında tesadüfen hareketli kitleler olarak tesbit edilirler. Karında dolgunluk hissi, iştahsızlık, barsak alışkanlıklarında değişiklikler yapabilirler.
Röntgen tetkikleriyle sadece teşhise yaklaşılabilir. Genel olarak lipomların teşhis ve tedavisi, cerrahi usullerle yapılır. Kitlenin tamamen çıkatılması önerilir.
5 Ekim 2008 Pazar
DNA
DNA "Deoksi Ribo Nükleik Asit" isimli bir tür molekül grubunun kısaltılmış isimidir DNA'nın çift zincirli ip merdivene benzer Çift zincirli yapıdaki DNA zinciri oldukça uzun bir zincirdir Bu zincir hücre içindeki özel enzimler ve Proteinler aracılığı ile paketlenir. Nasıl ki uzun bir ipi makaraya düzenli bir şekilde sarıyorsanız, hücrede buna benzer bir mekanizma ile DNA yı paketleyerek çekirdeğinin (Nukleus) içine yerleştirir DNA her hücrede bulunur.Örneğin böbreklerinizin hücrelerinde karaciğerinizin hücrelerinde, kemik hücrelerinizde kısacası vücudunuzdaki her hücrede DNA molekülü mevcuttur.
DNA bir organizmanın oluşuma ilişkin bilgileri taşır DNA molekülleri, hücre çekirdeğinde bulunurlar ve vücudumuzda bulunan tüm proteinleri oluşumu sırasındaki kodlamış bilgileri içerir.DNA’nın protein yapma işlemi ,inanılmayacak derecede kusursuzdurcanlının hayatını devam ettirmesi için gereken şeyler DNA üzerinde planlanmış, kodlanmıştır.
5 Ağustos 2008 Salı
OSTEOPOROZ
Osteoporoz kemiklerin kütle kaybetmesine yol açan ve en yaygın görülen kemik metabolizması hastalığıdır. Kemiklerin kütlesinin azalması kolaylıkla kırılabilmesine neden olmaktadır. Osteoporozun kelime anlamı; osteo (kemik) poroz (delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşur, delikli kemik halk arasında kemik erimesi olarak bilinir.
50 yaşın üzerinde her 8 kişiden 1' inde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişmekte olup bu oran yaş ile birlikte artmaktadır. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten 1' inde görülen önemli bir sağlık problemidir. Osteoporotik kırıklar olarak tanımlanan kırıklar; el bileği, omurga ve kalça kırıklarıdır.
Osteoporoz riskini arttıran faktörler nelerdir?Vücut yapısı önemlidir küçük kemikli kadınlarda osteoporoz daha sık görülür. Şişman kadınlarda fazla vücut ağırlığına cevap olarak kemikler gelişir ve fazla miktarda olan yağ dokusunda östrojen üretimi fazla olur bu durum osteoporozu önler. Açık tenli olan ailesinde osteoporoz problemi olan diyabet karaciğer böbrek hastalığı ve tiroid bezi bozuklukları olan kadınlarda osteoporoz daha sık görülür. Kortizon epilepsi ilaçları antiasitler diyüretikler kalsiyum emilimini engelleyerek osteoporoza neden olabilir.
Beslenme durumu ,yetersiz Ca alımı, fazla fosfor alımı ,vejeteryan diyet ,Süt intoleransı , aşırı alkol, kahve, tuz tüketimi , Özellikle menopozdan sonra aşırı protein tüketimi ,fazla miktarda protein almak sigara içmek ve alkol almak kemik erimesini arttırır.
Osteoporozun bulguları nelerdir?
Osteoporoz kronik sırt ağrısına boy kısalmasına akşamları bacak kramplarına eklem ağrılarına diş kaybına ve dişeti problemlerine yol açar.
netten
29 Temmuz 2008 Salı
HEPATİT...
Hepatit karaciğerin iltihabıdır ve insan vücudunda bir çok olumsuz bulguya yol açar. Hepatitlerin bazıları virüslere bağlı , bazıları da değildir. Bazı toksik ilaçlar ve bağışıklık sistemi ( immün sistem ) bozukluklarıda karaciğer iltihabına neden olabilir.
Hepatite virüsler(hepatit B ,hepatit C ...), bakteriler, çeşitli ilaçlar, uzun süreli alkol kullanımı ve çeşitli endüstriyel maddelere maruz kalmak yol açabilir. Ne sebeple olursa olsun ortaya çıkan hepatit karaciğer hücrelerinde hasara sebep olur.
Hepatit A Hepatna virüs denilen aileye mensup olan hepatit A virüsü bir RNA virüsüdür.Hepatit a virüsü karaciğerde akut iltihaplanmaya sebep olur.
Hepatit A tıpta oral-fekal yol denilen ağız dışkı yolu ile bulaşır. Enfekte su veya
besinlerin alınmasını takiben ortaya çıkar. Burada önemli olan toplu bakım hizmeti verilen yerlerde bu virüsün bulaşma riskinin olduğunun bilinmesi önemlidir.
Hepatit BHepatit B virüsü ile ortaya çıkan karaciğer hücre iltihabı ve hasarı hepatit B hastalığı olarak tanımlanır. Ülkemizde taşıyıcılık oranı %3 ile %7 arasındadır. İnsandan insana vücut sıvıları yolu geçer:
Kan
Semen (meni)
Vajinal sıvı ve salgılar (adet kanı dahil)
Doğum sırasında anneden bebeğe geçiş (perinatal hepatit
Hepatit CHepatit C virüslerle bulaşan hepatitler arasında kan yolu ile en sık bulaşan tiptir.Hastalık çoğu zaman akut(aniden ve kısa sürede) başlar. Hafif ve orta derecede geçirilen bir takım belirtiler kişi tarafından çoğu zaman algılanmaz.
28 Temmuz 2008 Pazartesi
KİST HİDATİK
Hidatik kist hastalığı başta köpekler olmak üzere kurt, çakal, dingo gibi et yiyicilerin ince bağırsaklarında yaşayan Echinococcus granulosus adı verilen parazitin yol açtığı hastalıktır. Günümüzde hastalık Asya'nın hemen her bölgesinde, Güney Amerika'da, Kuzey Afrika'da, Avustralya'da, Avrupa'daise Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan ve ülkemizde sık gözlenmektedir. Hastalık hayvanlarda görülür, insanlara temiz olmayan yiyeceklerdeki ve sudaki görülmeyen parazit yumurtalarını yemeleri ile bulaşır. Ağızdan alınan yumurta karaciğere giderek kist halini alır. Buradan da akciğere gider. Beyin, kemik, kas, böbrek, dalak ve diğer organlara da yayılabilir.
Belirtileri nelerdir ?
Hastalığın belirtileri kistin büyüklüğü, karaciğerde yerleştiği bölge, büyüklüğü, içindeki parazit yavrularının canlı olup olmaması ve iltihaplı olup-olmamasına bağlı olarak değişir. En sık karşılaşılan şikayetler karın ağrısı, bulantı, kusma, şişkinlik, sarılık, zayıflama ve ateştir. Bazı hastalar karında ele gelen şişlik nedeni ile de başvurabilir.
Tanı nasıl konur ?
Ultrasonografi ve bilgisayarlı tomografi gibi radyolojik yöntemlerin yanı sıra bazı kan tetkiklerinin yapılması ile çoğu hastada tanı konulabilir. Hastalığın daha komplike olduğu hastalarda ERCP, MR ve anjiografi gibi ilave görüntüleme yöntemleri gerekebilir.
Kistin vücutta kaldığı süre içinde zararları var mı?
Kistler patlayabilir ve içindeki sıvının dağılması nedeniyle ciddi rahatsızlık oluşturabilir. Ateş, tansiyon düşüklüğü yapabilir, şoka ve hatta ölüme kadar götürebilir. Ayrıca vücudun diğer organlarına da sıçrayabilir.
Tedavi yöntemleri nelerdir ?
1. İlaçla tedavi: İlaçla tedavinin ameliyat gerektirmemesi ve hastanın günlük yaşantısını etkilememesi gibi avantajları vardır. Ancak ilaç ile tedavi çoğu kiste etkili olmaz. Ayrıca ilaçlar karaciğerde geçici hasar oluşturabilir.
2. Perkütan drenaj: Ultrasonogarfi veya bilgisayarlı tomografi rehberliğinde kist boşluğunun dışardan sokulan bir iğne yolu ile boşaltılması ve içeri verilen parazit öldürücü ilaçlar ile sterilize edilmesi işlemidir. Bu işlem tüm hastalarda başarılı olmaz. Özellikle kist içeriği yoğun ise bu şekilde boşaltılması bazen mümkün olmaz. Boşatma işleminin tam olmadığı hastalarda hastalık kısa süre içinde tekrarlar.
3. Cerrahi tedavi: Kist içeriğinin herhangi bir yayılma olmaksızın boşaltılmasını takiben kist boşluğunun küçültülmesi işlemidir. Bu işlemler yapılırken kist sıvısının başka bir bölgeye sıçratılmaması çok önemlidir. Böyle bir sıçrama oluşursa bir süre sonra karın içinde birçok bölgede kist oluşması gibi istenmeyen bir sonuçla karşılaşılabilir. Bazı hastalarda bazen kisti tedavi edebilmek için karaciğerin bir kısmının veya tamamının çıkarılması gerekebilir.
17 Temmuz 2008 Perşembe
KOLESTEROL NEDİR ???
Kolesterol vücudumuzdaki tüm hücreler için önemli olan , yağa benzer bir bileşendir.
Kolesterol beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücutta yaygın olarak bulunur. Vücut kolesterolü kullanarak hormon (kortizon, seks hormonu....), D vitamini ve yağları sindiren safra asitlerini üretir. Bu işlemler için kanda çok az miktarda kolesterol bulunması yeterlidir.
Kanımızda dolaşan kolesterolün bir kısmı karaciğerde üretiliyor, bir kısmı ise günlük beslenmeden geliyor. Kanda dolaşan kollesterol seviyesi normal fonksiyon için gereken seviyeyi aştığında, kolesterol kan damarı duvarlarında birikiyor.Bu birikim kan damarlarının sertleşmesine, daralmasına (arteriyoskleroz) yol açar.
Karaciğerden kolesterolü alıp diğer organlara (dolayısı ile kana) kolesterolün iletimini sağlayan LDL (Low Density Lipoprotein, düşük yoğunluklu lipoprotein), kötü huylu kolesterol olarak bilinirken, kandaki kolesterolü karaciğere taşıyan HDL (High Density Lipoprotein, yüksek yoğunluklu lipoprotein), iyi huylu kolesterol olarak bilinir. Yine VLDL (Very Low Density Lipoprotein), IDL (Intermediate Density Lipoprotein) ve trigliserid de kandaki yağ (ve yağımsı) maddelerindendir.
Kolesterol niye yükselir?
Kanda kolesterol düzeyini etkileyen çok sayıda faktör vardır. Bu faktörlerin bazıları önlenebilir niteliktedir. Bunlardan bazıları:
1.Kalıtımsal Faktörler
2.Gıdalar (kırmızı et ve doymuş yağlardan zengin yağlar içeren besinler..)
3.Şişmanlık
4.Stres
gibi faktörler kolesterolü ve kötü huylu kolesterolü yükseltir
Düzenli egzersiz iyi huylu kolesterolü yükseltir ve kötü huylu kolesterolü azaltır.
60-65 yaşa kadar yaşla birlikte kolesterol düzeyi artar. Kadınlarda menopozdan sonra kolesterol düzeyi artar.
Kolesterol düşürme 2 yolla mümkün olabilmektedir. Birincisi Yaşam Boyu İyileştirici Değişiklik : Bu tedavi şekli kilonun normal sınırlarda devamlılığını sağlamak, düzenli fiziksel aktivite yapmak ve kolesterol düşürücü diyetle yaşamayı içermektedir.
Diğer yöntem ilaç tedavileridir. Ancak bilinmesi gereken en önemli nokta her kolesterol yüksekliğine sahip olan bireyler hemen ilaca başlamak zorunda değildir.
24 Haziran 2008 Salı
ZEYTİNYAĞI
Doğanın insan oğluna bahşettiği zeytinyağının faydaları anlatmakla bitmez. Hepimizin bildiği bu gerçeği tekrar hatırlayalım istedim.
Yapılan araştırmalarda kalp sağlığı açısından zeytinyağının önemi büyüktür.Dünyada kalp hastalığının az rastlandığı yerler zeytinyağı tüketimi ile ünlü akdeniz ülkeleridir.Zeytinyağının kalp sağlığı üstündeki en önemli etkisi, kandaki “kötü kolesterol” miktarını düşürmesi. Kalbimizin en büyük düşmanlarından biri olan kolesterol, damarlarda birikerek kalp ve damar hastalıklarına yol açar. Zeytinyağı, kandaki kolesterol miktarını kontrol ederek damar tıkanıklığını önlemede yardımcı olur. Ancak zeytinyağının kalp ve damar sağlığımıza olumlu etkisi bununla sınırlı değil. Zeytinyağı, tansiyonun kontrol altında tutulmasında da önemli bir rol üstlenir.
Zeytinyağının içeriğinde bulunan E vitamini kansere karşı koruyucu etki yapıyor ve saç dökülmelerine karşı da iyi geliyor. A, D, E ve K vitaminleri ile kalsiyum, fosfor, potasyum, kükürt, magnezyum, az miktarda demir, bakır, manganez gibi mineraller, kemik gelişimini sağlıyor.
Yağlar, midede değil bağırsaklarda sindirilirler. Zeytinyağı, yağların içinde en kolay hazmedilenidir. Midede kısa bir süre kaldıktan sonra bağırsaklarda sindirilir. Buna ek olarak zeytinyağı, sindirim için vazgeçilmez olan salgıları da olumlu yönde etkiler. Safra kesesinin kolesterolden temizlenmesine yardımcı olur. Ayrıca kabızlığı önleyerek bağırsakların daha iyi çalışmasını sağlar.
Çocuklarda beslenme şüphesiz çok önemlidir. Çünkü, çocukluktaki beslenme, tüm yaşamı etkiler.
SAĞLIK İÇİN BURALARA GİTMEK LAZIM
23 Haziran 2008 Pazartesi
SAĞLIKLI BRONZLUK
Güneşlenip bronz bir tene sahip olmak , saatlerce güneş altında kalmayı gerektiriyor. Ancak aşırı güneş ışınının derinin erken yaşlanmasına ve deri hastalıklarına yol açtığı kesindir.
Güneşin zararlı (UV A ve UV B ışınları) ışınlarından korunmak için Güneş Kremleri Güneşten koruyucu faktör sınıflandırılmıştır. Faktör arttıkça koruyuculuk oranı da buna bağlı olarak yükselir. Yani açık renk veya hassas cilte sahip olanlar yüksek koruma faktörlü güneş kremleri , daha koyu cilt rengine sahip olanlar daha düşük koruma faktörlü güneş kremleri kullanmalılar.
Güneş koruyucular güneşe çıkılmadan 20 dk önce sürülmelidir. Suya dayanıklı olanları dahi yüzme,terleme vs gibi aktiviteler oluyorsa iki saatte bir tekrar sürülmelidir.
Bazı güneş kremi markalarının kum tutmayan özellikli kremleride mevcut.. Bence süper.. kum yapışan bacaklar.. tam kabus.. Özelliği ne olursa olsun cildinizle uyumlu bir krem olması yeterli aslında...
Benim tavsiyem ten renginiz ne olursa olsun muhakkak güneşlenip duş aldıktan sonra serinletici cilt spreyi kullanın müthiş birşey.. Tüm deniz yorgunluğunuz , cilt gerginliğiniz , ince ince hissettiğiniz cilt yanmaları hepsi biranda gidiyor..
22 Haziran 2008 Pazar
HAVUZ VE DENİZ
Kavurucu yaz sıcaklarında serinlemenin ve bu arada eğlenmenin en çok tercih edilenidir deniz ve havuzlar… Pek çok kişinin tatil planında yer alan en önemli bölümdür deniz veya havuz sefası…
Havuzlar ortak kullanım alanı olarak birçok sağlık problemi yartabilir. İnsan çıkartıları ile kirlenen ve uygun dezenfeksiyonu yapılmayan havuzlar aracılığıyla pek çok hastalık bulaşabilir. Temiz olmayan havuz ve deniz suyu ile bulaşabilecek hastalıklar; mide-barsak enfeksiyonları, üst solunum yolu enfeksiyonları, kulak, göz ve cilt enfeksiyonlarıdır.
Bunlardan özellikle tifo, hepatit A ve E, ishal, kanama ve sarılıkla seyreden leptospira ile weil hastalığı daha ağır hastalıklardır. Özellikle çocukluk çağında ağız yoluyla bulaşan hepatit A, bu suların dışkıyla kirlenmesi sonucu aşılı olmayan insanları enfekte eder.
Hijyenik olmayan yüzme havuzları ve plajlar özellikle bayanlarda sık görülen idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilmektedir. Bu durumun belirtileri; sık idrara çıkma, idrarda yanma ve sızlama, bazen kasıklara ve bele vuran ağrılar olabilir. Kontrol edilmeyen hastalarda yüksek ateş ve titremeler ortaya çıkabilir.
Havuzların klorlanması nekadar faydalı ?
Havuzların iyi klorlanması enfeksiyon hastalıklarına karşı etkili bir çözüm olurken kendi yarattıkları problemlerle bizleri başbaşa bırakır.
Tahrişe bağlı olarak gözde kızarıklık ve cilt lezyonları sık olarak gözükürler. Havuz suyu içindeki klor vajinda normalde bulunan ve ortamın asidik olmasını sağlayan yararlı bakterilerin de fonksiyonlarını yitirmelerine neden olur. Bunun sonucunda kadının genital bölgesinde normalde bulunan mantarlar aktif hale gelerek enfeksiyona neden olabilirler. Havuzdan sonra ortaya çıkan mantar enfeksiyonu başka birisinden ya da havuzdan bulaşan mantarlara değil kadının kendi vücudunda bulunan mantar sporlarının aktif hale gelmesine bağlıdır. Genital bölgenin nemli kalması da mantar için uygun zemin hazırlar. Islak mayo ile oturmak en sık yapılan yanlışlardan birisidir. Sık mayo değiştirmek buyüzden faydalıdır.
Erkekler içinde uzun süre ıslak mayo ile oturmak, idrar yolları enfeksiyonu ve prostata neden oluyor.Mayolar naylondan yapılır ve sentetik maddeler içerir. Bu maddeler testislerin hava almasını engeller. Ayrıca genital bölgenin uzun süre ıslak kalması, birtakım hastalıklara zemin hazırlar.
Bu nedenle havuz ya da denizden çıkıldığı zaman ıslak mayoların çıkarılıp kuru mayoların giyilmesi gerekir.
20 Haziran 2008 Cuma
ÇOCUKLA TATİL
Çocuk sahibi olmanız tatile çıkamayacağınız anlamına gelmez. Sadece anlık kararlar ile verilmiş hafta sonu tatilleri artık size uzaktır.
Eğer uzun bir seyahate çıkacak iseniz ve son kontrolünden itibaren uzun bir süre geçmiş ise çocuğunuzun sağlığının iyi olduğundan emin olmalısınız.
Muhakkak yanınıza doktorunuzun tavsiye edeceği acil durum ilaçlarını alın.(Bu benim tecrübem ) mesela hafif bir ağrı kesici ateş düşürücü ,böcek ısırıklarında kullanılan serinletici bir jel,enaz 35 faktörlük bir güneş koruyucusu , su bazlı bir nemlendirici, pişik kremi..
Eğer bebeğinizde arabada uyuma alışkanlığı varsa ve uzun bir araba seyahati düşünüyorsanız yol aldığınız saatlerin çoğunluğunu onun uyku saatlerine getirin, eğer araçlarda uyuyamayacak kadar çok heyecanlı oluyor ise o zaman uykusunu uyutup sonra yola çıkmalısınız.
Çocuklar için klüplerin bulunduğu otelleri tercih edin. Seyahat sırasında gereksiz problemlerden kaçınmak istiyorsanız hemen öncesinde gereksiz değişiklikler yapmayın; örneğin seyahatin hemen öncesinde çocuğunuzu memeden kesmeye çalışmayın. Alışılmamış ortamlar ve günlük programdaki değişiklikler zaten yeterince stres oluşturur, bunları arttırmayın.
KUM VE GÜNEŞİN FAYDALARI
Yaz geldi..Sıcaklar arttı.. denize sadece serinlemek için girmemeliyiz..sağlık açısından da faydalanmak lazım.Elbeteki bilinçli olmak gerekir. Güneşin faydalarından yararlanırken zararlarını unutmamak lazım..
Yaz günlerinde kuma gömülerek yapılan tedavilerin bir yarar sağlayıp sağlamadığı kireçlenme ve romatizmaları olan hastaların en fazla merak ettiği konulardan biridir.
İltihaplı romatizmalarda (romatoidartrit ) kumun veya diğer sıcak tedavilerin uygulama şansı hiç yoktur. Hatta birçoğunun seyrini bile etkileyerek hastalığın alevlenmesi de mümkündür. Kum banyosundan yararlanacak başlıca romatizmal hastalık halkın kireçlenme dediği “osteoartrit “ lerdir. Bunun dışında omurgayı tutan ilerleyici nitelikte bir hastalık olan halkın bambu hastalığı dediği “ ankilozan spondilit, travma sonrası hareket sistemi bozuklukları çeşitli adale hastalıkları ve özellikle bir adale romatizması olan fibromiyaljiler kum banyosundan yararlanabilirler.
Diyebilirizki hastalığınızla ilgili tüm bilgilere sahip olmadan kumsallara koşmamalı..Tatil dönüşünü yatakta geçirmemek için bilinçli hareket edip güneşte kumdan faydalanmalı...
7 Haziran 2008 Cumartesi
VARİS
Kanı kalbe geri taşıyan damarlar toplardamar olarak adlandırılır.
Toplardamarlarda oluşan tıkanıklıklar ve aşırı basınç kapakçıkların düzgün kapanmasını engelleyerek geriye doğru kaçaklara sebep olurlar. Böylece bacaklardaki yüzeysel toplardamarlar genişler, uzar ve büklümlü bir görüntü ile varisler oluşur.
Gece oluşan kramplar, kaşıntı, şişkinlik, ayakta kalma ile ağrı, sıkça görülen şikayetlerdir.
Bu şikayetler varislerin büyüklüğü veya sayısı ile orantılı değildir.
Bayanlarda hamilelik ve menstruasyon sırasında varislerle ilgili şikayetler artar.
Varis oluşumu tam olarak bilinmemekte, ancak daha çok genetik, cinsiyet, yaşlılık gibi kontrolümüzde olmayan nedenler üzerinde durulmaktadır.
Yine de istatistiksel olarak varis oluşumunu tetikleyen durumlar saptanmıştır.
Varis tedavisinde amaç, yaşam kalitesini artırmaktır. Hastalık genellikle iyi huylu seyir gösterip hastaların çoğunda ameliyat gerekmez. Bu nedenle hastalığın seyri çok ciddi değilse girişimsel tedavilerden kaçınılmalıdır. Büyük varisleri bulunan hastalarda, kanama veya bacak ülseri gibi durumlar gelişirse cerrahi tedavi yöntemleri uygulanır. Etken sebepler ortadan kaldırılmadıkça (fazla kilo, uzun süre ayakta durma, östrojen kullanımı) varisin belli bir süre sonra tekrarlayacağı unutulmamalıdır.
6 Haziran 2008 Cuma
akne
Akne, yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığı. En çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilcelerdir.Yağ bezlerinin kanalında bir tıkaç oluşur ve bu tıkacın başı sertleşip siyahlaşır. Bazen, kanal tıkalı olduğu halde, bez yağ salgılamaya devam eder ve böylece içi yağ dolu bir kist oluşur. Siyah noktalara tıpta komedon adı verilir.
Aknesi olan kişiler vücutları hakkında olumsuz bir imaja sahip olabilirler.
Kendilerine olan güvenleri azalabilir.
Bu nedenle akne problemi gözardı edilmemeli, psikolojik sıkıntılar da ciddiye alınmalıdır.
Akne ister hafif, ister ciddi olsun mutlaka hekiminizin size vereceği bilgiler doğrultusunda kontrollü ve güvenli biçimde tedavi edilmelidir.
Farklı türde ve şiddette aknenin tedavisi için farklı seçenekler vardır ve tedavinin başarılı olabilmesi için uygun olanının seçilmesi esastır. Bu nedenle hekiminizin önerilerine sıkı sıkıya uymak, tedaviyi bilinçli bir şekilde sürdürmek gerekir.
Ergenlik çağında görülen sivilceler (fizyolojik akne) genellikle topikal (harici) tedaviye yanıt verirler. Ancak topikal tedavi tek başına yeterli olmazsa yerine oral bir antibiyotik verilebilir veya her ikisi birden uygulanabilir. Antibiyotik tedavisinde amaç akneye neden olan bakterilerin sayısını azaltmak ve bunların neden olduğu iltihabı (enflamasyon) ortadan kaldırmaktır.
4 Haziran 2008 Çarşamba
TİROİD
Tiroid bezi nedir? Guatr bezi boyun ön bölgesinde nefes borusunun hemen önünde yer alan, kelebek benzeri iki kanadı ve bir de birleştirici bölgesi olan 20-25 g ağırlığında bir iç salgı bezidir.
Tiroid bezi yaşam için son derece önemlidir. Tüm hücrelerin enerjisini sağlamada önemli görevleri olan tiroid hormonlarının salgılandığı yerdir. Tiroid bezi bu görevini yapabilmek için içerisinde iyot maddesini biriktirir. İyot maddesini kullanarak T3 ve T4 hormonlarını üretir
Tiroid hormonunun kollektif çalışmaması tüm vücut mekanizmasını etkiler. O yüzden tiroid sorunlarının kontrol altına alınması çok önemli
Tiroid Bezinin Hastalıkları Nelerdir?
1. Guatr : Tiroid bezinin büyümesine guatr denir.
2. Nodül : Tiroid bezinin içinde normal dışı doku oluşmasıdır.
3. Tiroidit : Tiroid bezinin iltihabına denir. Bezde ağrı vardır.
4. Hipertiroidi : T4 ve T3 hormonlarının bezden aşırı salgılanması durumudur.
1. Guatr : Tiroid bezinin büyümesine guatr denir.
2. Nodül : Tiroid bezinin içinde normal dışı doku oluşmasıdır.
3. Tiroidit : Tiroid bezinin iltihabına denir. Bezde ağrı vardır.
4. Hipertiroidi : T4 ve T3 hormonlarının bezden aşırı salgılanması durumudur.
5. Hipotiroidi : Tiroid hormonlarının (T4 ve T3) az salgılanması durumudur.
Aşırı çalışan tiroidin belirtileri (hipertiroidi): Sinirlilik, titreme, terleme, sıcağa tahammül edememe, kalp çarpıntısı, iştahlı olmasına rağmen kilo kaybı, Adet kanamasının olmaması, kas zayıflığı.
Az çalışan tiroidin belirtileri (hipotiroidi): Soğuğa dayanıksızlık, kuru cilt, başağrısı, zayıf bellek, iştah kaybıyla birlikte hafif kilo alımı, yüde kollarda ve bacaklarda şişliklerş kabızlık.
Tiroid nodülleri tiroid bezi içinde oluşan ve bezin normal dokusuna benzemeyen leblebi veya ceviz büyüklüğünde olabilen anormal dokulardır.
Nodüler guatrı olan hastaların çoğunda herhangi bir şikayet yoktur. Boyunda şişkinlik olabilir. Bazen nodül içine kanama olursa ağrı oluşabilir. Nodül çok büyürse baskı yaparak nefes darlığı ve yemek yeme de sıkıntı yapabilir
Nodül tedaviye rağmen hızla büyüyorsa, boyun bölgesinde lenf bezlerinde şişme varsa, çok sert ve yapışık ise, seste kalınlaşma varsa, soğuk ve tek nodül ise tiroid kanseri yönünden şüphelenmek gerekir.
Tiroid hastalığı süphesi durumunda yapılan tetkikler:
1. Tiroid iğne biyopsisi :Nodüler guatrlı tüm hastalara uygulanması gerekir. Yapılması kolay, komplikasyonu olmayan bir işlemdir. Koldan damardan kan alıyor gibi nodülden normal plastik şırınga ile aspirasyon yapılır. Ağrı yapmaz.
2. Tiroid ultrasonu :Nodüllerin çapının daha iyi değerlendirilmesinde veya ele gelmeyen, küçük (<>
3. Tiroid sintigrafisi :TSH düzeyi düşük olan hastalarda yapılır. Nodülün sıcak mı soğuk mu olduğunu anlamamıza yarar.
4. Tiroid hormonları :Serbest T3, Serbest T4 ve TSH düzeylerine bakılarak hastanın hormonlarında düşüklük veya yükseklik olup olmadığı (hipertiroidi-hipotiroidi) anlaşılır.
3 Haziran 2008 Salı
TOPUK ÇATLAĞI
Daha çok kuru ciltlerin problemi olan çatlaklar, topuk ve ayak tabanında görülür. Ayakları yıkadıktan sonra iyi kurulamamak, yalınayak gezmek, küçük terlik giymek gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir.
Her banyodan sonra ponzo taşıyla yumuşak hareketlerle ölü deriyi temizlemek faydalı olacaktır. Çatlak bölgeleri, içeriğinde E vitamini ve jojoba yağı bulunan nemlendirici nitelikli ayak kremleriyle gün boyu sık sık kremleyin. Çatlaklarınız kaybolana dek, sürekli çorap ve kapalı ayakkabı giyin.
Ayakkabı seçimi tüm ayak sağlığınızı etkilemektedir. Yaz aylarında terlik seçimi çatlaklar açısından önemlidir. Topuğu dışarıda bırakmayacak modeller ve numaralar tercih edilmelidir.
Son zamanlarda ayak çatlakları için özel tasarlanmış gece çorapları üretilmektedir. Ama
en önemlisi ayakları doğru temizleyip, nemlendirici krem kullanmaktır.
2 Haziran 2008 Pazartesi
LAZER EPİLASYON
İstenmeyen tüylerden kurtulma konusunda yeni bir boyut yaratan lazer epilasyon tekniğinde, lazer ışını cilde herhangi bir zarar vermeksizin doğrudan kıl kökü tarafından emiliyor ve kıl kökünü yok eden yüksek ısıya dönüşür. Lazer ışınının röntgen veya UV ışınlarıyla ilgisi yok, yani, kansorejen değil.
Lazer epilasyon, lazer teknolojisi kullanılarak, minimum sürede minimum ağrı ve minimum yan etkisiyle istenmeyen tüylerden güvenilir ve etkin bir şekilde kurtulma yöntemidir.
Lazer epilasyon vücudun tüm bölgelerinde rahatça uygulanır. Diğer epilasyon türlerine göre işlem oldukça kısa sürer ve epilasyondan sonra hastalara herhangi bir kısıtlama yapılmaz (duş almamak,denize girmemek v.b.). Lazer epilasyonun başarıya ulaşma süreci kişisel faktörlere bağlı olarak değişir. Beyaz tenli ve koyu renk tüylenmesi olanlar, esmer ve açık renk tüylenmesi olan kişilere kıyasla daha kısa sürede sonuca varabilirler. Ayrıca yapılan çalışmalar 35 yaş üstü olan kişilerde epilasyonun daha başarılı olduğunu gösterir.
Lazer epilasyon, ciltte kalıcı izler bırakmaz. İşlem sonrası uygulama yapılan bölgede hafif bir pembeleşme olması doğal sayılır. Bu renk değişikliği birkaç dakikadan birkaç saate uzayabilir. Bunun dışında ciltte herhangi bir etki yaratmıyor.
Uluslararası sağlık örgütü tarafından yapılan araştırmalar şunu gösteriyor; lazer epilasyon sadece geçici yan etkilere sebep oluyor. Çoğunlukla önemli cilt değişiklikleri gözlenmez. Nadiren hafif kızarma, soyulma olabilir. Meydana gelen kızarıklıklar 24 saatte kaybolur.
Tedavi edilen bölgede, tekrar tüylenme ihtimali beş yıl içinde yüzde 5’den azdır.
ALLERJİK RİNİT
Allerjik rinit, burun içinin allerjik reaksiyonudur. Mevsimsel allerjik rinite saman nezlesi de denir.
Allerjik rinit, burun ve kulaklar, sinüsler ve bogaz allerjiye neden olan maddelerle temas ettiginde olusur. Allerjiye sebep olan maddelere allerjen denir. En sik karsilasilan allerjenler polenler, küfler, toz ve hayvan tüyleridir. Bazi allerjenler sadece belli mevsimlerde olur, mesela bahar aylarindaki polenler gibi. Bazilari ise tüm yil vardirlar, örnegin ev tozlarindaki akarlar gibi.
Allerjik rinitin en sik rastlanan belirtileri,
· Burunda kasinti ve akinti·
Hapsirik·
Burunda dolgunlukve tikanikliktir.
Diger olasi belirtiler,·
Yorgunluk, halsizlik·
Bogaz yanmasi
Burun arkasinda akintidir.
Allerjiler için özel testler yapilabilir. Çogu hasta için en iyi test ciltten bakilan “prik test” denilen testtir. Bu testte cilde küçük çizikler yapilip üzerine allejenler yerlestirilip reaksiyona bakilir. Bu allerji testi olasi birçok allerjen içinde neye karsi allerjinin oldugunu gösterir.
Allerji tedavisinde ana kural allerjenden kaçinmaktir. Ev içinde havayi dezenfekte eden özel filtreler polen ve küfleri azaltacaktir. Eger polenlere allerjikseniz, polenlerin çok sik oldugu dönemlerde mümkün oldugunca disari çikmamaya çalismak ve evde havalandirma için fan kullanmamak gerekir. Yataklarin ve yastiklarin üzerine özel plastik örtüler geçirmek akarlardan koruyacaktir.
31 Mayıs 2008 Cumartesi
KRONİK YORGUNLUK
Dinlenmeyle yorgunluğunuz geçmiyor, sık sık uykusuzluk, baş ve kas ağrısı, gerginlik, iştahsızlık ve işte verimsizlik gibi sorunlar yaşıyorsanız kronik yorgunluk sendromunuz olabilir.
Kronik yorgunluğun en ayırt edici belirtisi yatak istirahatıyla geçmemesidir. Bağışıklık sistemi enfeksiyonlarla başa çıkamayınca sonuç bitkinlik olmaktadır.
Kronik yorgunluktan kurtulmanın yolları;
Kronik yorgunluğunuzun gerçek nedenini araştırın.
* Kronik yorgunluğa karşı en iyi ilaç tatile çıkmaktır. İmkanlarınızı zorlayarak birkaç günlüğüne de olsa kent dışına kaçın.
* Her gün sabahları aç karnına en az 5 dakika yürüyüş yapın.
* Her sabah 10-15 dakika aç karnına jimnastik yapın. Ama vücudunuzu aşırı yormaktan da kaçının. Jimnastik yapacağınız odayı ciğerlerinize bol oksijen girmesi için bir süre havalandırmayı unutmayın.
* Sofranızdan meyve ve sebzeyi eksik etmeyin.
* Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı oluyor. Özellikle de B ve C vitaminleri ile potasyuma. B ve C vitaminleri sebze ve meyvelerde, potasyum da domates, patates ve kayısıda bol miktarda bulunuyor.
* Günde 3 litre su için.
* Uyku ritmine dikkat edin. Rahat bir için yatağa girmeden önce günlük bütün stres nedenlerinizi aklınızdan uzaklaştırın.
30 Mayıs 2008 Cuma
MİGREN
Halk arasında yarım baş ağrısı diye bilinen ve soğuk bir terleme ile birlikte gelip, başın ve yüzün yarısını kaplayan özel bir baş ağrısıdır. Ağrılar bazen dayanılmayacak kadar şiddetli olur. Birkaç dakika sürebileceği gibi saatlerce hatta günlerce devam eder.
Başın yarısında zonklamalar, bulantı ve bazen kusma görülür. Gözünün önünde siyah benekler, bulanık lekeler, uçuşur. Bazı kimseler, konuşmakta da zorluk çekerler.
Migren genellikle 16-35 yaş arası başlar. 50 yaş civarında sıklığı azalır. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir Fakat migren tehlikeli bir hastalık değildir.
Beyindeki bazı kimyasal maddelerin bu işte önemli rol aldığı kabul edilmektedir. Migren başağrısının bir diğer ismide vasküler yani damarsal başağrısıdır.
Migrenin başlamasına sebep olabilen başlıca faktörler; stres, hormonal değişiklikler, diyet faktörleri, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklardır.
28 Mayıs 2008 Çarşamba
REFLÜ
Reflü hastalığı mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasıdır. Erişkinlerin yaklaşık %20'sinde reflü görülmektedir.
Şişman kişilerin çoğunda reflü ve mide şikayetleri vardır. Fazla yağlı yiyeceklerin reflüye neden olduğu ileri sürülmüştür.
Hastaların en sıklıkla başvurduğu şikayet mide yanmasıdır.Bunun yanında göğüste yanma ve ekşime, Ağıza gelen acı bir tat,Ağız kokusu,Özellikle yemeklerden sonra ve tok karna yatıldığında geceleri rahatsız eden şişkinlik, geğirme ve boğulma hissi Göğüste takılma ve sıkışma hissiyle birlikte kalbe baskı ve çarpıntı hissedilebiliyor.Derin nefes almada güçlük çekilebiliyor.İleri aşamalarda da;kronik farenjit,kronik sinüzit,alerjik astımve diş çürüklerine gidilen bir süreç yaşanabiliyor.
Doktorunuz reflü tanısını koyarken birtakım testlere ihtiyaç duyabiliyor. Endoskopik muayene, baryumlu pasaj grafisi, manometri ve PH Metri yöntemleri, tanı konmasına sağlıyor.
Reflünün tedavi şekilleri;
Klasik mide asidi düzenleyici ilaç tedavisi
Yeme alışkanlığını değiştirme
Cerrahi yöntemler.
26 Mayıs 2008 Pazartesi
MAMOGRAFİ NEDİR
Mamografi, düşük dozda çekilen bir meme röntgen filmidir.
Memede, muayene ile saptanamayacak kadar küçük anormalliklerin tespit edilmesi amacı ile çekilir. Mamografinin gerçek değeri budur. Bu film sayesinde, erken teşhis konulabilir. Bu nedenle kesin hayat kurtarıcıdır. Kırk yaşını geçen kadınlar her yıl veya iki yılda bir mamografi çektirmelidir.
Mamografi neden çekilir:
1-)Tanı Amaçlı: Göğüslerinde elle hissedilen, kitle ve ağrı şikayetleri bulunan kişilerde teşhisini koymak ve tedaviyi planlamak amacıyla mamografi çekilir.
2-)Tarama Amaçlı: Hiç bir şikayeti olmaksızın 40 yaş üstü kadınlara yılda 1 kez olası bir göğüs kanserini daha en başından saptayarak tedaviden fayda görme şansını artırmak amacıyla mamografi çekilir. Ailesinde meme kanseri olan bayanlar mamografi kontrollerini aksatmamalıdır.
2-)Tarama Amaçlı: Hiç bir şikayeti olmaksızın 40 yaş üstü kadınlara yılda 1 kez olası bir göğüs kanserini daha en başından saptayarak tedaviden fayda görme şansını artırmak amacıyla mamografi çekilir. Ailesinde meme kanseri olan bayanlar mamografi kontrollerini aksatmamalıdır.
Mamografi nasıl çekilir:
Her iki memeye değişik açılardan ikişer tane film çekilir. Çekim yapılacak olan meme, teknisyen tarafından mamografi cihazında bulunan iki tabaka arasına yerleştirilir meme sıkıştırılır ve çekim yapılır.
İnceleme sırasında en önemli nokta memenin yeterince sıkıştırılmasıdır. Bu, kimi zaman hastalarda rahatsızlık yaratabilir, ancak yeterli sıkıştırma ile memenin alacağı radyasyon dozu azalır. Aynı zamanda meme dokusunun üst üste gelen kısımlarının ayrılmasıyla var olan bir kitle gözden kaçırılmamış olur ve yalancı kitle görünümleri kaybolur. Mamografi çekilirken sert bir sıkıştırılma ve basınç hissedebilirsiniz ama bu size acı verecek düzeyde olmamalıdır.
25 Mayıs 2008 Pazar
APANDİST
Apandist karnın sağ alt bölgesinde bulunan körbağırsağın ilhtihaplanmasıdır.
Karnın sağ alt bölgesine dokunulursa ağrı şiddetlenir. Bunun dışında hastada bulantı, iştahsızlık, kusma, kabızlık, karında şişlik ve ateş görülebilir.
Kör bağırsağın bu şekilde iltihap salgılaması oldukça zararlıdır. Kör bağırsağın patlama olasılığı da vardır. Böylece karın zarı iltihaplanır. Bu gibi durumlar ölüme neden olabilir.
Ancak apandisite benzeyen belirtiler başka hastalıklarda da görülebileceğinden, kesin teşhis için hastının izlenmesi ve bazı tıbbi tetkiklerin yapılması gerekir.
Tomografi ya da ultrason kullanılması kesin sonuç almak için yararlı olacaktır.
Kesin tedavi için ameliyat şarttır. Kolay bir ameliyattır. Bu ameliyat sırasında apandisit alınır.
SAFRA KESESİ
Safra kesesi, karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organdır. Kesenin görevi, safrayı depolayıp gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına salgılamaktır.
Safra kesesi taşları :
Safranın içeriğinde bulunan maddelerin kristal şeklinde çökmesi,daha sonra bunların bir araya gelmeleriyle oluşur.
Bazı antibiyotikler, kan inceltici, kan yağlarını düşürücü bazı ilaçlar ile doğum kontrol haplarının bir kısmı safra taşı oluşumunu kolaylaştırabilir.
Safra kanalı dahil olmak üzere safra yolarının herhangi bir yerinde oluşabilirler. Ana safra yolunun tıkanmasına , safra yollarının bir kısmının tıkanması sarılığa neden olur.
Belirtileri;
Ağır ve yağlı bir yemekten 1-2 saat sonra başlayıp birkaç saat süren, karnın sağ üst bölümünde, kaburga yayının hemen altında ve mide üzerinde belirginleşip sağ kürek kemiği altına doğru yayılan, ani başlangıçlı ağrıların safra kesei taşı ile ilişkili olabileceğini düşünmelisiniz.
Safra kesesi taşlarının tanısı batın ultrasonografisi’yle konulur.
Tedavi sürecinde operasyon gerekebilir. Günümüzde safra kesesi ameliyatları çok başarılı geçmektedir.
24 Mayıs 2008 Cumartesi
Ayaklarımız
Ayaklarımız nasıl kahrımızı çekerler düşünsenize;
Tüm yük onlarda... Görevlerinin harici bide güzellik uğruna onlara yüklediklerimiz....
Ayaklarımızda oluşabilecek ufacık bir sıkıntı bile günümüzü altüst edebilir.
Düşünsenize küçük bir nasıl ağrır.. Şişmiş ayaklar ...Batık tırnaklar...
Oysa ki ayaklarımızın sağlığı küçük ve basit işlemlerle devam ettirilebilir.
Güne başlarken ayağımıza uyumlu rahat ayakkabıları şeçmekle başlayabiliriz.
Her gün aynı ayakkabıları giymemek gerektiğini tüm uzmanlar söyler.
Sık ayak yıkamanın zaman zaman bitki banyoları uygulamanın faydalarını anlatmakla
bitiremeyiz.. Ha tabiki yıkanan ayakları güzelce kurulamayı unutmazsak iyi olur. İyi kurulanmayan parmak araları zamanla mantar oluşumuna neden olur.
Tırnak bakımı da çok önemli tabiki .... ayak tırnakları devamlı düz kesilmeli ve çok kısaltılmamalıdır.
Günün sonunda şişmiş bir ayakla eve dönüyorsanız.. Kaya tuzu ve lavantayla hazırlanmış ayak banyosu süper olucaktır..
Kokan ayaklara ise sirke ve kaya tuzu ilave edilmiş suda bekletmek iyigelicektir..
21 Mayıs 2008 Çarşamba
yaz aylarında beslenmeye dikkattt
Yaz aylarında sıcağın etkisiyle sıvı kaybı fazla olur.
Bol bol su içip , bol miktarda sebze ve meyve tüketmeliyiz. Yazın fazla yağ içeren kızartmalardan uzak durmalı, az yağlı yapılmış zeytinyağlı sebzeleri tercihetmeliyiz. Et tercihlerin de ızgara veya fırında pişirme yöntemi kullanmalıyız. Tuz tüketimini azaltmalıyız. Her mevsim gıdalar yerine, taze sebze ve meyveleri tercihetmeliyiz. Alkollü ve asitli içeceklerden yerine soda, ayran, su tüketmeli. Ağır olmayan yoğurt ve sıvı gıdaların tercih edilmesi, sıcakla beraber gelen rehaveti önler. Gece geç saatlerde yemek yemeli. Günlerin uzamasını fırsat bilip , fiziksel aktivitemizi artırtırıp metabolizmayı hızlandırmaya çalışmalıyız. Yaz ayları meyve ve sebzenin bol olması nedeniyle diyet yapanları rahatlatan bir dönemdir. Fazla şeker içermeyen meyveleri ara öğünleri doldurabilir.. Aynalarla barışabiliriz. EEE yaz bu deniz mevsimi bikinilere girebilmek için şimdiden doğru sağlıklı beslenip güzel bir yaz geçirmeye hazırlanmalıyız. Hadi kolay gelsinnnnn
Güneş Yanıkları
Güneş yanığı, vücudunuzun, güneşin yaydığı ultraviyole ışınlarınına maruz kalmasında oluşan , kızarıklık,kaşıntı, su toplamalarının meydana gelmesidir.
Güneş yanıkları hassas cilt yapısına sahip insanlarda , çocuklar ciddi rahatsızlıklar yapabilir. Zaman zaman 2. derece yanıklar bile oluşabilir. Uzun süren tedaviler gerektirebilir.
günüş yanıklarından korunmak için öğle saatlerinde (11-16 saatleri arasında) dışarı çıkılmamalı. Güneşe çıkmadan yaklaşık 1 saat önce cilt hassasiyetine uygun bir güneş kremi kullanılmalıdır. Özellikle çocuklarda yüksek faktörlü hassas cilt yapısına uygun güneş kremleri kullanılmalıdır.
Kış aylarında bronz bir tene sahip olmak için yapılan solaryumunda güneş yanıkları denile bilen yanıklara neden olduğu bilinmektedir.
Güneş ışınlarının gözlere de zarar verdiği bilinmektedir. Doğru bir güneş gözlüğü seçmeden yaza girilmemeli.
20 Mayıs 2008 Salı
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Vücudumuzun içinde bağışıklık sistemi adı verilen mekanizması vardır. Bağışıklık sistemi vücudumuzu "mikrop" diye tanımlanan, enfeksiyona yol açabilen virus, bakteri, mantar ve parazit gibi mikrororganizmaların zarar verici etkilerine karşı korur.
.Güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmak :
Enfeksiyonların şiddetini azaltır.
Soğuk algınlığı, nezleye yakalanma olasılığını azaltır.
Kanser hücrelerinin yok edilmesini yardımcıolur.
Enerji düzeylerini artıracaktır.
Vücudu çevredeki radyasyon ve kirlerden koruyacaktır.
Yaşlanma hızını yavaşlatır.
Kanser hücrelerinin yok edilmesini yardımcıolur.
Enerji düzeylerini artıracaktır.
Vücudu çevredeki radyasyon ve kirlerden koruyacaktır.
Yaşlanma hızını yavaşlatır.
Bağışıklı sistemini güçlendirmek için;
Sağlıklı ve doğal beslenme, spor yapmak , aldığımız vitamin minarellere dikkatetmek , steresten uzak durmakla yapabiliriz.
19 Mayıs 2008 Pazartesi
MEME KANSERİ
Meme kanseri her 10 kadından birinde görülen ve periyodik kontrollerle erken dönemde tespit edilen bir hastalıktır.
Bu hastalıkta ölüm riskini azaltmak için tümörü en küçük çapta teşhis etmek çok önem taşıyor.
Bu hastalıkta ölüm riskini azaltmak için tümörü en küçük çapta teşhis etmek çok önem taşıyor.
Bu nedenle periyodik kontrollerle tümör erken teşhis edilebiliyor. Bu da hastaların hemen hemen hepsine iyileşme şansını tanıyor
Birinci derece yakınlarında meme kanserinin görülmesi, uzun süre doğum kontrol haplarının kullanılması, adet başlama yaşının erken adetten kesilme yaşının geç olması, hiç doğum yapılmaması gibi nedenler meme kanseri oluşum riskini artırıyor.
Tüm dünyada 40 yaş üstü tüm bayanlar yılda 1 kez kadındoğum veya cerrahi uzmanı takibinde mamografi ve ultrasonografi yaptırılması önerilmektedir.
Bayanların erken teşhisin hayat kurtardığını hiç unutmamaları ve meme kontrollerini alışkanlık haline getirmeleri öneriliyor.
18 Mayıs 2008 Pazar
ULTRASONOGRAFİ
ULTRASONOGRAFİ NEDİR?
Ultrason, insan kulağının işitemiyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak iç organları görüntüleyen bir tanı yöntemidir.
NE İŞE YARAR ?
Tüm organlarını (Beyin,göz,akciğer,meme,kalça,testis ve prostat gibi.) görüntülemek amacı ile kullanılabilir
Karaciğer ve dalak gibi karın içi organların büyümesi, safra kesesi ve böbrek taşları, apandisit, yumurtalık kistleri ve karın içindeki tümörler ultrason ile teşhis edilebilen hastalıklardan bazılarıdır. Ayrıca kadınlarda yumurtalık ve rahim karından incelenebileceği daha detaylı inceleme için vajene yerleştirilen özel bir prob kullanılabilir. Erkeklerde de prostat incelemesi karından yapılabileceği gibi detaylı inceleme makata yerleştirilen özel bir prob ile yapılır.
KİMLER YAPAR ? NASIL YAPILIR ? ZOR BİR GÖNTÜLEME YÖNTEMİMİDİR?
Radyoloji ihtisası yapmış hekimler tarafından yapılır..
USG çekiminde hasta sırt üstü yatar. Çekim yapılacak bölgeye jel sürülüp probla bastırarak yapılır. Hasta açısından gayet kolay bir görüntüleme yöntemidir.
GEBELİKTE ULTRASONOGRAFİNİN ÖNEMİ
Erken gebelik döneminde yapılan ultrasonografi gebeliğin haftasını son adet tarihinden daha hassas bir şekilde belirleyebilir. Gebeliğin sağlıklı devam edip etmediğini takip edilir.
Gebelik haftaları arasında yapılan ultrasonografide bebeğin "tepeden tırnağa" incelenmesi ve mevcut büyük anomalilerin ortaya konması mümkündür.
Bebeğin cinsiyeti , fetüs sayısı , usg yöntemiyle kolayca takipedilir.
Ultrason, insan kulağının işitemiyeceği kadar yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanarak iç organları görüntüleyen bir tanı yöntemidir.
NE İŞE YARAR ?
Tüm organlarını (Beyin,göz,akciğer,meme,kalça,testis ve prostat gibi.) görüntülemek amacı ile kullanılabilir
Karaciğer ve dalak gibi karın içi organların büyümesi, safra kesesi ve böbrek taşları, apandisit, yumurtalık kistleri ve karın içindeki tümörler ultrason ile teşhis edilebilen hastalıklardan bazılarıdır. Ayrıca kadınlarda yumurtalık ve rahim karından incelenebileceği daha detaylı inceleme için vajene yerleştirilen özel bir prob kullanılabilir. Erkeklerde de prostat incelemesi karından yapılabileceği gibi detaylı inceleme makata yerleştirilen özel bir prob ile yapılır.
KİMLER YAPAR ? NASIL YAPILIR ? ZOR BİR GÖNTÜLEME YÖNTEMİMİDİR?
Radyoloji ihtisası yapmış hekimler tarafından yapılır..
USG çekiminde hasta sırt üstü yatar. Çekim yapılacak bölgeye jel sürülüp probla bastırarak yapılır. Hasta açısından gayet kolay bir görüntüleme yöntemidir.
( Prob, incelenmek istenen bölgenin üzerine yerleştirilen alettir. )
( Prob türleri : abdominal prob organ incelemelinde kullanılır , diğeri ise vajina içine yerleştirilerek inceleme yapılan vajinal prob'tur. )
Herhangi bir yan etkisi yoktur.
GEBELİKTE ULTRASONOGRAFİNİN ÖNEMİ
Erken gebelik döneminde yapılan ultrasonografi gebeliğin haftasını son adet tarihinden daha hassas bir şekilde belirleyebilir. Gebeliğin sağlıklı devam edip etmediğini takip edilir.
Gebelik haftaları arasında yapılan ultrasonografide bebeğin "tepeden tırnağa" incelenmesi ve mevcut büyük anomalilerin ortaya konması mümkündür.
Bebeğin cinsiyeti , fetüs sayısı , usg yöntemiyle kolayca takipedilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Etiketler
- APANDİST (1)
- ayak sağlığımız (1)
- bağışıklık sistemi (1)
- beslenmenin osteoporozu nasıl etkiler (1)
- ÇOCUKLA TATİLLL (1)
- DNA (1)
- genetik şifre (1)
- HAVUZ VE DENİZ (1)
- HEPATİT (1)
- HİDATİK KİST (1)
- hücre (1)
- İLAÇLAR (1)
- ilaçlar nasıl kullanılmalı (1)
- ilaçlar nasıl muhafaza edilmeli (1)
- KALICI ÇÖZÜM LAZER EPİLASYON (1)
- kemik erimesi nedir (1)
- KOLESTEROL (1)
- lipom (1)
- MAMOGRAFİ (1)
- MİGREN NEDİR??? (1)
- OSTEOPOROZ (1)
- REFLÜ (1)
- SAFRA KESESİ (1)
- SAĞLIK İÇİN TATİLE ÇIKIN (1)
- SAĞLIKLI BRONZLUK (1)
- SAMAN NEZLESİ (ALLERJİK RİNİT ) (1)
- TATİL (ÇIRALI ) (1)
- TİROİD (1)
- topuk çatlağı (1)
- USG (1)
- VARİS (1)
- yağ bezesi (1)
- yaza girerkenn (2)
- YORGUNLUK (1)
- ZEYTİNYAĞI (1)